Dünya üzerinde yaşanan gelişmeler, dijital çağ ve küresel aktörlerin toplumlar üzerindeki etkisi her ne kadar azımsanmayacak ölçüde olsa da kirlenen dünyada İslami sivil toplum kuruluşlarının da özüne dönmek isteyen halkların üzerinde ve dönüşümde ciddi bir etkisi var.
İslami STK'ların toplumsal dönüşümde etkisi, karşılaştıkları engeller, kendi aralarındaki iletişimleri üzerine İLKHA muhabirine konuşan Peygamber Sevdalıları Marmara Koordinatörü Ercan Vergili, İslami sivil toplum kuruluşlarının gerek Türkiye'de gerekse de İslam coğrafyasında toplumsal dönüşümde önemli rol oynadığını söyledi.
"Sistemlerin görevlerini ihmal etmesiyle ihya çalışmaları İslami STK'lar üzerine yüklemiştir"
Vergili, "Allah'u Teâlâ insan kulluk görevini vermiş ve bu kulluğun gereğini de peygamberleri vasıtayla insanlığa tebliğ etmiştir. İslami sivil toplum kuruluşları bu tebliğin gereğini üstlenmişlerdir. Bu anlamda Türkiye ve İslam coğrafyalarından Birinci Dünya Savaşı sonrasında bir çözülme, dağılma ile birlikte bir proje kapsamında sistematik bir şekilde Müslüman toplumlar sekülerleştirilmeye çalışılmıştır. Sekülerleşme sonrasında bir bozulma yaşanmıştır. İslami sivil toplum kuruluşlarının bu anlamda birinci görevi, manevi değerlerin korunmasıdır. Manevi eğitimin ayakta kalabilmesi eğitim şarttır. Bu eğitim aslında sistemler eliyle belki mümkündür ama sistemlerin görevlerini ihmal etmesi, buna destek vermemesi, bu sorumluluğu İslami STK'lar üzerine yüklemiştir. Bu eğitim çalışmaları çeşitli zeminlerde yürütülmektedir. Örneğin Peygamber Efendimizin hayatının anlatılması konusudur. Bize düşen O'nu iyi tanıtmak, Kur'an-ı Peygamberimizin hayatı üzerinden topluma tanıtmaktır." dedi.
"Kahramanmaraş depremlerinde İslami STK'ların takdire şayan çalışmaları oldu"
İslami STK'ların ihya çalışmalarının yanı sıra yardımlaşma ve dayanışma gibi çalışmalarının da olduğunu aktaran Vergili, "Sadece söylemek yetmez aynı zamanda yaşamak gerekir. Toplumda dayanışma ve yardımlaşma, değerlerin kaybolmasıyla çok azaldı. Bencillik, enaniyet, ferdiyetçilik çok artmış, insanlar kendileri için bir başkasını rahatlıkla feda eder hale gelmiştir. Anne-babalar çocuklarının eliyle dışarı atılmakta hatta katledilme olayları dahi azımsanmayacak derecede artmış durumda. Tüm bunlarla mücadele etmek, toplumu ıslah edip kalkındırmak adına yardımlaşma ve dayanışma çalışmaları İslami sivil toplu kuruluşlarının görevleri arasındadır. Peygamber efendimiz, 'komşusu açken tok yatan bizden değildir' buyurmuştur. Bu bize, dayanışma ve yardımlaşmanın bir gereklilik olduğunu gösteriyor. Yakın zamanda Kahramanmaraş'ta yaşanan ve 11 ili etkileyen depremlerin ardından İslami sivil toplum kuruluşlarının takdire şayan çalışmaları oldu. Orada gerek yemek ve barınma, gerekse de psikolojik destek anlamında ciddi yardımlar yapıldı." diye konuştu.
"Toplumun inşası ve ihyası, değerlerin muhafazasıyla mümkündür"
Toplumu ayakta tutan en önemli unsurun maneviyat olduğunu belirten Vergili, "Dünyanın dört bir yanında gerek ulusal devletler gerekse sivil toplum örgütleri inançlar etrafında toplanıyorlar. Avrupa Birliği, kendisini bir Hristiyan birliği olarak görülmesinde bir beis görmüyor. Amerika Müslümanlara yönelik yaptığı saldırıların birer 'Haçlı Seferi' olarak görülmesinden rahatsızlık duymuyor. Allah'u Teâlâ, iman edenlerin kendisi için, iman etmeyenlerin kendisine karşı mücadele ettiklerini bildiriyor. Toplumun inşasında sivil toplum kuruluşlarına düşen başlıca görevler; manevi değerlerin inşası, Kur'an eğitimi, ailelerin muhafaza edilmesi çalışmasıdır. İslam ve değerlerle mücadele edenler aileyi hedefe koyuyorlar ve belli bir plan çerçevesinde bunu yapmaya çalışıyorlar. Neticede toplumlarda çöküşler art arda kendisini göstermeye başlıyor. Bu sefer kendine gelen sistemler, aileyi nasıl ayakta tutacaklarına dair telaşa giriyorlar. Bir taraftan toplumu çökertmeye çalışan yapılara imkân tanınırken bir taraftan da ailenin önemine vurgu yapılıyor. Bu çelişki böyle gitmez. Dolayısıyla bataklığı kurutmak gerekir. Onlara imkân sağlanmamalı. Toplumun inşası ve ihyası, değerlerin muhafazasıyla mümkündür." şeklinde konuştu.
"Ne peygamber ne de sahabe toplumdan kopuk, lüks içerisinde yaşamadı"
Vergili, "İslami sivil toplum kuruluşlarının toplumla ilişkisi tabanladır. Toplumun tabanından kopuk olanlar, halkın içerisinde olduğu durumdan da kopuk olurlar. Bu kopukluğun neticesinde toplumsal sınıflaşma meydana geliyor. Toplumsal sınıflaşma da ileriki süreçlerde çekişmelere neden oluyor. Ancak biz Peygamber Efendimizden toplumun durumuyla birebir ilgilendiğini, yaşadıklarını yaşadığını gördük, öğrendik. Kendisi lüks içerisinde yaşamadı. Ashabı lüks içerisinde, toplumdan kopuk yaşamamıştır. Bunu Hazreti Ali, Hazreti Osman ve diğer sahabelerin hayatında rahatlıkla görebilirsiniz." dedi.
Aksa Tufanı İslami STK'ların birlikte çalışmalarını pekiştirdi
İslami sivil toplum kuruluşlarının kendi aralarında da bir takım farklılıkları olsa da dayanışma içerisinde çalıştıklarını, Aksa Tufanı sonrasından bu dayanışmanın artarak devam ettiğini vurgulayan Vergili, seküler sivil toplum kuruluşlarıyla bir mesafelerinin olduğunu, çalışmalarını tasvip etmediklerini, onların da İslami kuruluşların çalışmalarını kabul etmediğini ifade etti.
"İslami sivil toplum kuruluşları, peygamberlerin görev ve misyonunu yüklenmişlerdir"
İslami sivil toplum kuruluşlarının insani yardım ve hizmet alanında göz dolduran çalışmalara imza attıklarını belirten Vergili, "Örneğin Umut Kervanı, Yetimler Vakfı gibi kurumların yaptığı çalışmalarda bunu görebiliyoruz. Özellikle yurtdışı çalışmalarda yapılan insani yardımlarla insanların İslam'la tanışmasına vesile olmak, sömürülmüşlüklerine derman olmak amacıyla yapılan çalışmalar bir şekilde netice vermeye başladı. Allah'u Teâlâ, bizi İslami tebliğ ile sorumlu tutmuştur. İslami sivil toplum kuruluşları, Allah'ın peygamberlere yüklediği görev ve misyonu yüklenmişlerdir. Dolayısıyla gittikleri ortamlarda bu mesajı topluluklara ulaştırıyorlar. Kültürel anlamda da bunun kazanımlarını elde etmek için de basın-yayın alanında da çalışmalar yürütüyoruz. Peygamber Sevdalıları olarak 'Siyer-i Nebi' üzerine ciddi çalışmalarımız var. Yaklaşık 15 yıldır düzenlediğimiz siyer yarışmalarında ortaya çıkan eserler, kendi alanlarında çok önemli kültürel çalışmalardır. Peygamber Efendimizin hayatını anlatma, tanıtma, benimsetme açısından önemlidir. Bu işi görev bildiğimiz için çalışmalarımızı da ücretsiz bir şekilde paylaşıyoruz. Uluslararası alanda da temaslarımız olsa yine bu alanda bir birliktelik ve çalışma içindir. Kardeşlerimizle ilişkilerimiz iyidir ve daha da iyi bir seviyeye ulaşacağına inanıyoruz." diye konuştu.
"Dayatmalara ve kültürel erozyona rağmen özüne dönmek isteyen bir toplum var"
Osmanlı'dan sonra Türkiye'de yeni bir sisteme geçildiğini, Türkiye'de seküler bir dayatmanın yaşandığını aktaran Vergili, konuşmasını şu şekilde noktaladı;
"Toplumun yüzde 99'u Müslüman olan bir coğrafyada, toplumun inanç ve değerlerine adeta savaş açıldı. Okullarda Darwinizm, Materyalizm dersleri verildi. İnsanın maymundan geldiğine dair yılarca dersler anlatıldı. Bir nesil bu şekilde yetişti. Buna karşı duranlar ise eğitimlerini yeterince alamadı ve neticede çok nadir insan bu anlamda yetişti. Genelde seküler zihniyete sahip bir yapı oluştu. Bunlar, İslami değerlerin toplumda yer edinmemesi için ciddi mücadele ettiler. Bu alanda başarı da elde ettiler. Ancak elhamdülillah toplum her ne kadar erozyona uğramış olsa da şu anda değerlerine dönmek isteyen bir toplum var. Şifa bulmak isteyen bir toplum var. Müslümanlar üzerinden oluşturulmak istenen 'gericilik' anlayışını şükürler olsun ki kırabiliyoruz. Çünkü uydurdukları safsatalar ve söyledikleri yalanlar bir bir ortaya çıktı. Gerek bilimsel buluşlar gerekse uygulamalarının topluma faydadan çok zarar verdiği ortaya çıktı. Emperyal güçler ve destekçileri, yalnızca Türkiye'de değil İslam coğrafyasından toplumsal çöküntüyü gerçekleştirebilmek için tüm dünya coğrafyalarında, hatta kendi ülkelerinde dahi uygulamaları gerektiğini düşünerek hareket ediyorlar. LGBT akımını sadece Türkiye'de uygulanmıyor. Bu çalışmalar, Amerika'da da, diğer ülkelerde de önü açılmaktadır. Bununla tüm insanlığa savaş açıyorlar. Biz de buna karşı İslami vazifelerimizi, kulluk görevlerimizi yerine getirmeye çalışıyoruz. Yeni neslin de buna teveccühü var. Çünkü toplumla barışık bir çalışma yürütüyoruz. Bu alanda da başarı elde ettiğimizi düşünüyoruz." (İLKHA)