Röportaj

Gazeteci-Yazar Tercan: Gazze sadece direnmiyor, insanlığa rehberlik ediyor

Gazze direnişinin sadece bir halkın özgürlük mücadelesi değil, aynı zamanda bütün insanlığa örnek olan izzetli bir duruş olduğunu belirten Gazeteci-Yazar Tayyar Tercan, siyonist işgalin destekçilerini ve bu zulme sessiz kalanları sert sözlerle eleştirdi.

Abone Ol

Gazeteci-Yazar Tercan, Gazze'de yaşanan soykırımın sıradan bir savaş olmadığını vurgulayarak, her bir Filistinlinin direniş ruhuyla insanlığa örnek olduğunu söyledi.

Gazze’nin; çocukları, kadınları, yaşlıları ve direnişçileriyle topyekûn bir destan yazdığını ifade eden Tercan, “Gazze halkı, nasıl yaşanması ve nasıl şehit olunması gerektiğini tüm dünyaya öğretiyor” dedi.

Tercan, aynı zamanda Türkiye’de yaşayan ve siyonist çeteye katılan çifte vatandaşların, vatandaşlıklarının iptal edilmesi gerektiğini belirterek siyonist işgalin medya üzerindeki sansür politikalarına da dikkat çekti.

"Her Filistinli, öne çıkan bir mücahit, bir şehittir"

Gazze direnişine ilişkin değerlendirmelerde bulunarak bazı isimlerin bu direnişte sembolleştiğine dikkat çeken Tercan, "Gazze direnişinde her şehit, bizim için öne çıkan bir isimdir. Ama işte Yahya Sinvar’ı, Muhammed Dayf’ı, İsmail Heniyye’yi sembolleştirmiş durumdayız. Mücadeleyi hem fikren hem fiilen yürüten insanlar bunlar. Bu noktada şunu dememiz lazım: İsmail Heniyye, çocuklarının şehit edildiğini Katar’da duyduğu zaman bir söz söyledi. 'Elhamdülillah' dedikten sonra şöyle dedi: 'Orada şehit olan en küçük bir çocuğun, en küçük bir Filistinlinin kanı, bizim kanımızdan daha değerli değildir.' Her Filistinli, öne çıkan bir mücahit, bir şehittir. Zaten şu anda yürütülen savaş, daha ziyade siyonistlerin doğrudan çocukları ve sivilleri katletmesi üzerinedir. Her Filistinli çocuk, her Filistinli direnişçi bize göre öne çıkmaktadır." dedi. 

"Biz direnip savaşmayı seçtik"

Filistin halkının zulüm karşısındaki kararlı duruşuna ve şehadeti tercih eden anlayışına dikkat çeken Tercan, "Gazze, direnişiyle, duruşuyla, mücadelesiyle destan yazıyor. Aslında biliyorsunuz, Gazze’de Şeyh Ahmed Yasin'den itibaren hatta daha öncesinden, direnişin başladığı andan itibaren şöyle bir durum var: 'Biz direnip savaşmayı seçtik. Eğer direnmese idik, yine öldürülecektik. Esaret altında, zillet içinde, esir bir şekilde ölümü ve zilleti yaşamaktansa, direnerek şehit olmayı seçtik.' Bu anlayışı benimsediler. Bir ikincisi de şu: Gazze, aslında bütün Ümmet-i Muhammed’e, bütün İslam âlemine ve hatta tüm dünyaya izzetli duruşun nasıl olması gerektiğini gösteriyor. İnsan, zalimle nasıl mücadele eder? Vatanını nasıl korur? İnancını nasıl temsil eder? Ve nasıl şehit olunur? Yani nasıl yaşanması ve nasıl şehit olması gerektiğini gösteren birer rehber oldular." ifadelerine yer verdi.

"Bütün Gazze halkı insanlığa bir destan yazıyor"

Artık sembol isimlerin ötesinde, bütün Gazze halkının direniş ve sabırla destan yazdığını vurgulayan Tercan, "Bana göre sembol isimler İsmail Heniyye'dir, Muhammed Dayf’tır, Kassam'ın lideri Yahya Sinvar’dır. Şehit edilen bütün lider kadrosu, tugay komutanları… Bunlar birer sembol olmuşlardır. Ama artık bu mesele, tek tek isimlerden ziyade Gazze halkının bütünüyle; üç yaşındaki, beş yaşındaki çocuğundan yetmiş yaşındaki ihtiyarına kadar her bir ferdin duruşuyla ilgilidir. Ciddi anlamda her biri ayrı bir destan yazıyor. Ölürken de destan yazıyorlar, şehit olurken de. Sabredip beklerken de destan yazıyorlar. Peki destan nasıl yazılır? İnsanların duruşuyla, şahsiyetiyle, tavrıyla. Şimdi düşünün: Aç kalıyorlar. Evet, açlıktan ölümler var. Özellikle son iki aydır tamamen gıda girişini engellediler. 500'den fazla insan açlıktan öldü. Bunların çoğu çocuk. Sürekli bombalanıyorlar. Hastane kalmadı, onlarca hastaneyi siyonist katiller yerle bir etti. Ama o duruşlarından, o direniş ruhundan vazgeçmiyorlar. Boyun eğmiyorlar. O yüzden bütün Gazze halkı, insanlığa öncelikle Müslümanlar olmak üzere bir destan yazıyor. Örneklik teşkil ediyorlar." şeklinde belirtti.

"Siyonistler bütün insanlığı hedef alıyor"

Siyonist saldırıların sadece bir halkı değil, tüm insanlığı hedef aldığına dikkat çeken Tercan, devamında şunları söyledi:

"Şimdi doktorlar, gazeteciler... siyonistler aslında bütün insanlığı hedef alıyor. Aslına bakarsanız, siyonizm tam da budur. Evet, insanlık düşmanıdır. Kendileri dışındaki bütün insanlığı sadece Müslümanları değil, Hristiyanları ve diğer din mensuplarını da 'goyim' olarak görüyorlar; yani köle olarak. Bu, siyonist inancın, ideolojinin ve dünya görüşünün bir yansımasıdır. Gerçekten buna inanıyorlar: Kendi soylarının üstün olduğuna ve geri kalan tüm insanlığın ya onlara hizmet etmek zorunda olduğuna ya da öldürülmesi gerektiğine... Bu, onların inancı. Dolayısıyla yaptıkları her şey insanlık dışı bir davranış. Bu, vahşettir. Vahşetin ta kendisidir. Düşünsene, insanlara her türlü işkenceyi yapıyorlar. Açlıktan öldürüyorlar. İki yaşında, üç yaşında çocuklar... Öyle bir vahşet ki, kendi aralarında çocuk öldürme yarışmaları yapıyorlar. 'Ben daha çok çocuk öldürdüm, sen daha çok çocuk öldürdün.' Ve bununla övünüyorlar. Böyle bir vahşetin dünya tarafından görülmemesi için kimi hedef alıyorlar? Bu haberleri dünyaya sunanları: gazetecileri. Şimdiye kadar 250’ye yakın gazeteci şehit edildi. Ve sadece gazetecileri değil, onların ailelerini, anne babalarını, çocuklarını da evlerini vurarak şehit ettiler. Medya, bu savaşın doğrudan bir cephesi haline geldi. Dünyadaki küresel medya unsurları daha önce büyük ajanslardı, şimdi sosyal medya platformları üzerinden sansür uyguluyorlar. Bu sansürle mücadele eden insanlardı Gazze’deki fedakâr gazeteciler. Bu yüzden onları hedef aldılar, şehit ettiler."

"Ama bayrak inmez, mücadele sürüyor"

Batı'nın basın özgürlüğü konusundaki çifte standardına da dikkat çeken Tercan, "Ama bayrak inmez. Mücadele sürdüğü müddetçe, 250’ye yakın gazeteci şehit edilmiş olsa da bu görevi yürütmeye devam eden insanlar var. Tabii bu noktada diğer önemli meseleye de değinmek lazım: Uluslararası alanda basın özgürlüğünden, medya özgürlüğünden bahseden, özellikle Batı’nın bu konudaki sessizliği çok manidardır. Siyonist soykırıma zaten destek veriyorlar. Ama kendi değerleri olarak dünyaya pazarladıkları 'uluslararası hukuk', 'basın özgürlüğü', 'medya özgürlüğü', 'düşünce özgürlüğü' gibi kavramlar yerle bir olmuş durumda. Gazze’deki gazeteciler görevlerini hakkıyla yerine getiriyorlar, haberleri ulaştırıyorlar. Bu noktada bizim de bu haberler üzerinden üzerimize düşeni yapmamız gerekiyor." diye konuştu.

"Siyonist soykırım 600 günü geçti, Batı ve İslam dünyasının sessizliği utançtır"

Siyonist işgalin 600 günü aşkın süredir Filistin topraklarında bir soykırıma dönüştüğünü dile getiren Tayyar Tercan, Batı'nın çifte standardını ve İslam dünyasının sessizliğini sert sözlerle eleştirdi.

Tercan, "Filistin’de, işgal altındaki topraklarda, siyonist işgalciler tarafından açık bir soykırım gerçekleştiriliyor. 600 günü geride bıraktık. 20 binden fazlası çocuk olmak üzere yaklaşık 60 bin insan şehit edildi. 200 bine yakın yaralı var. Gazze yerle bir edildi. Bu süreçte, dünyaya sürekli 'uluslararası hukuk', 'demokrasi', 'insan hakları', 'özgürlük' ve 'soykırım karşıtı anlaşmalar' üzerinden ders vermeye kalkışan Batı, Amerika öncülüğünde bu siyonist soykırıma destek verdi ve hâlâ da destek vermeye devam ediyor. Soykırımın doğrudan suçlusu ve suç ortağı, başta Amerika ve İngiltere olmak üzere emperyalist Batı ülkeleridir. Öte yandan, Müslüman dünyanın acziyeti, tabiri caizse zilleti de ortaya çıkmış oldu. Gözlerinin önünde, sınırlarının bir adım ötesinde soykırım yapılırken 60 günü aşkın süredir insanlar açlıktan ölüyor ama Müslüman ülkeler hâlâ içeriye bir yardım TIR’ı, bir kutu ilaç, bir torba un bile göndermedi. Biz, hem soykırımcı israile ve siyonizme, hem de Batı’nın bu ikiyüzlü tutumuna karşı tepkimizi gösterdik ve göstermeye devam edeceğiz. Sadece ülkemiz özelinde şunu belirtmek isterim: Türkiye sınır komşuluğu ya da doğrudan diplomatik angajman noktasında sınırlı bir konumda olsa da, diplomatik anlamda atılan bazı adımların farkındayız. Ancak burada önemli bir eksiklik var." dedi.

"Çifte vatandaşlık hakkını kötüye kullanan siyonistlere karşı vatandaşlık iptali ve yargılama zaruridir"

Çifte vatandaşlık hakkını kötüye kullanan ve işgal ordusuna katılan siyonist çifte vatandaşlarla ilgili sert önlemler alınması gerektiğini vurgulayan Tercan, "Ankara Filistin Dayanışma Platformu olarak yıllardır dile getirdiğimiz çok kritik bir talebimiz var. Çifte vatandaşlık meselesi var. Çifte vatandaşlık hakkına sahip olup, işgal edilen Filistn topraklarına gidip israil ordusuna katılan siyonist çifte vatandaşların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı derhal iptal edilmeli ve bu kişiler soykırım suçundan yargılanmalıdır. Bu, sadece İslami değil, aynı zamanda insani, vicdani ve millî güvenlik açısından da bir zarurettir. Bu insanlar Türkiye'de yaşıyor, burada karınlarını doyuruyor, para kazanıyor, statü elde ediyor. Sonra israil çağırdığında gidip işgal ordusuna katılıyor, orada masum çocukları öldürüyor. Yarın öbür gün ellerini kollarını sallayarak Türkiye'ye dönüp burada yaşayacaklar mı? Burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir husus var: Bu durum, doğrudan millî güvenliğimizi ilgilendiriyor. Bugün israil için gidip öldüren ve ölmeyi göze alan biri, yarın israil isterse Türkiye’de her türlü sabotajı, casusluğu, istihbarat faaliyetini rahatlıkla yapabilir. O yüzden bu çok önemli İslami, insani ve vatani bir görevdir. Dolayısıyla çifte vatandaşlık hakkına sahip olup israil ordusuna katılanların vatandaşlığı iptal edilmeli ve yargılanmalıdır. Bu, İslami, insani ve millî bir görevdir. Zulüm bitene, Filistin özgür olana kadar, 'nehirden denize özgür Filistin' gerçekleşene dek mücadelemiz sürecek." şeklinde belirtti. İLKHA)