Röportaj

Müslüman olmak kolaydır, Müslüman kalmak zordur

Şanlıurfa İl Müftü Yardımcısı İbrahim Halil Aslan, bilginin baş döndürücü hızla aktığı, dijital mecraların akılları ve kalpleri esir aldığı bu devirde Kur’an ve sünnet ekseninde yol göstermenin daha doğru olacağını ifade etti.

Abone Ol

Peygamber Efendimiz’in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bir hadisinde yer alan “Bir zaman gelecek ki, kişi Müslüman olarak sabahlayacak, kâfir olarak akşamlayacak; ya da kâfir olarak sabahlayacak, Müslüman olarak akşamlayacak” ifadesini hatırlatan İbrahim Halil Aslan, hızla değişen zaman diliminde, bireylerin inançlarını korumakta ne kadar zorlandığını dile getirdi.

Değişmeyen tek şey değişimdir diyerek gençlerin sürekli bir değişim baskısı altında olduğunu vurgulayan Aslan, bu ortamda İslami kimliğin korunmasının ciddi çaba gerektirdiğini ifade etti.

Kadim geleneğimiz olan Kur’an ve sünnetten kopmamalıyız diyen Aslan, gençlere rehberlik eden büyüklerin bu sorumluluğu unutmaması gerektiğini belirtti.

“Dijital çağda Müslüman kalmak zorlaştı”

Müslüman olmanın kolay olduğunu ve Müslüman kalmanın zor olduğunu söyleyen Aslan “Bu döneme baktığımız zaman bu ifade daha çok tezahür ediyor. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bir hadis-i şerifinde şöyle ifade ediyor ‘Öyle bir zaman gelecek ki, kişi Müslüman olarak sabahlayacak, kâfir olarak akşamlayacak; Müslüman olarak akşamlayacak, kâfir olarak sabahlayacak.’ Böyle bir hızlı değişim ve gelişimin olduğu bir çağdayız. Bu çağdan gençlerimizin etkilenmemesi imkânı yok. Hani meşhur bir ifadedir: ‘Değişmeyen tek şey değişimdir.’ Her zaman zemin değişime müsaittir. Dolayısıyla değişmeme konusunda diretmek çok zordur. Bizim de Müslüman olarak, İslami gençlik olarak bazı hassasiyetlerin olması, bazı ilke ve prensiplerin olması gerekir. İslam dini bize öğrettiği ilke ve prensiplerdir. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem), Kur’an-ı Kerim’deki ayetlere baktığımız zaman bizler, yani kadim geleneğimiz olan Kur’an ve sünnetten kopmayarak, günümüzden de habersiz yaşamadan bir İslami hayatı, bir yaşam tarzını kendimize şiar edinmemiz gerekir. Bu nasıl olacak? Hani meşhur bir ifadedir, diyor ki: ‘Büyüklerin suçlarının ve kabahatlerinin bedelini küçükler öder.’ Şimdi büyükler diyelim ki küçüklere böyle bir ortamı hazırlamazsa, küçükler bu konuda bedel ödemeye zaten yatkındırlar.” şeklinde konuştu.

"Dijital dünyada gençleri bekleyen tehlike"

Bu devirdeki gençlerin yolunu şaşırması, geçmişteki dönemlere göre daha kolay olduğunu vurgulayan Aslan “Sürüyü eğer kurtlardan muhafaza edemezseniz, sürüye musallat olacak kurtların sayısı çoktur. Onun için burada özellikle biz büyüklere, yani diyelim ki gençlere rehberlik olarak hizmet etmeye çalışan insanlara büyük görevler düşüyor. Gençtir, bilmiyordur, nasihate ihtiyacı vardır, ihtiyacı olduğunu da fark etmiyor. Biz bunu sadece dijital mecralara yönlendirirsek veya ilim-irfan kaynaklarının sadece dijital mecralar olduğunu belirtirsek ya da dijital mecralarda biz yok olursak, onların bulunduğu sosyal dedikleri ortamlardaki asosyal ortamlar, o sosyal platformlarda eğer biz yok olursak, ihtiyaçlarına cevap veremezsek İslam ölçüsünde, İslami hassasiyette… Dolayısıyla bizim gencimizin yolunu şaşırması geçmişe nazaran daha kolaydır. Öncelikli olarak rol model alacağı, özellikle dijital ortamlarda çok az insanın olduğunu söyleyen Aslan, rol model olabilecek, İslami hassasiyete ve şahsiyete sahip insanların bu dijital mecralarda reklam gelirleri göz önünde bulundurularak çok ön plana çıkarılmadığını ifade etti. “Bunu da ifade edeyim: Şimdi dijitalin beyni İslami olmadığı için, yani internet iletişim araçlarının beyin mekanizması, hafızası Müslümanca düşünmediğinden dolayı, kendi uygulama sahiplerinin yapmış olduğu ve üretmiş olduğu ne şekilde ifade edeyim yani onların düşünce yapısına hizmet edecek şekilde içerikler üretiyorlar. Bizim düşünce yapımıza uygun olmayan içerikler olması, genci de cezbediyor.” diye konuştu.

“Her dijital bilgi ayet ya da hadis değildir”

Zamanımızda yapılan en büyük hatalardan birinin dijital mecralarda yayılan bilgilerin ayet veya hadis olarak görülmesi olduğunu dile getiren Aslan “Neticede bir taraftan şeytan, diğer taraftan nefis ve genç de o dijital mecralarda kendi nefsiyle baş başa kaldığı zaman ister istemez böyle bir ayak kaymasına sebebiyet verebiliyor. Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı olarak ‘Dijital alanda ne yapabiliriz?’ sorusuna imkânlar ölçüsünde cevap vermek adına Dijital Yayınlar Dairesi’ni kurduk. Özellikle işte diyelim kısa kısa videolar, reels videolar, YouTube, sosyal medyalarda yayınlanabilecek, kişilerin zihinlerinde oluşabilen sorulara kısa cevaplar vermek suretiyle böyle bir daire başkanlığı kuruldu. Yani inşallah gençlerimizin sorularına ve sorunlarına cevap verebilir. Bu dijital mecralarda da malum, ön plana çıkabilmek için biraz daha reklam ücreti verilmesi gerekiyor, biraz daha tıklanma oranı yükselmesi lazım ki sizi üst arama motorlarında, yani 1.-2. derecede gösterebilsinler. Bizim de gençlerimiz eğer bu hassasiyete sahip olurlarsa, kendi dinlerinin peşinden giderlerse inşallah istedikleri soruya cevap bulabilirler. Bir de yapılan yanlışlardan birisi şu: Dijital ortamlarda yayılan bilginin ayet veya hadis gibi kabul edilmesi. En büyük hatamız bu. Hâlbuki bizim İslam dininde Kur’an-ı Kerim’de bir ayet var, diyor ki ‘Size birisi bir haber getirdiği zaman haberin kaynağını, bilginin değerini, kaynağını araştırın.’ Bizler de özellikle bu dijital ortamlarda bilgi edinirken, eğitim alırken sadece objektiflerin önünde süslü püslü ifadelerine bakarak değil; bunun arka planda bu medya organının hangi insanlarla, hangi şirketlerle veya hangi bağlantıları var, bu adamı niye çıkarmış, amacı nedir? Bu ve benzeri sorularla İslami pusulamızı kaybetmeden İslami yol alabilmeliyiz. Yoksa aynen şey gibi olur, yani bunu sürekli söylüyorum, itfaiye hortumundan su içmeye benzeyen bir genç misali olur. İtfaiye hortumundan eğer su içmeye çalışırsan, üzerini de berbat edersin.” ifadelerini kullandı.

“Kendi kendinizi ancak siz kurtarırsınız”

Kur’an ve sünnete bağlı bir gençliğin eğitim metodunun hiçbir zaman değişmeyeceğini belirten Aslan “Dolayısıyla bizler de yani su içilecek yer vardır, su içilecek hortum vardır, yangın söndürecek hortum vardır. Dolayısıyla bu hortumları karıştırmamak gerekir. Onun için bilgi edinme yollarımız, özellikle dijital ortamlardaysa ayeti vardır ‘Bilmiyorsanız, zikir ehline yani iman, İslam ehline sorun.’ Mutlaka dijital ortamlarda sizin ihtiyacınızı karşılayacak, ihtiyacınıza cevap verecek birtakım bilgiler bulunur. Sosyal medyada olsun, internet ağlarında olsun, böyle uygun siteler vardır, mevcuttur. Dolayısıyla bir bilene sormak yöntemiyle en azından kendi ihtiyacımızı karşılayabiliriz. Geldiğimiz noktada da, evet, bir yere kadar eğiticilerin, anne babanın bir rolü vardır. Ama belli bir noktadan sonra artık iş gence düşüyor. Çünkü ailedeki o bize verilen rollerin şekli değişti. Daha önceden anne baba ne derse, çocuklar, büyükler, anne babanın ve aile büyüğünün sözünü dinler oldular. Şu anda öyle değil. Şu anda internette tanımadığı herhangi bir kimsenin sözüyle anne babasına karşı böyle fütursuzca hareketlerde veya hakaretlerde bulunabiliyor. Onun için Kur’an ve sünnete bağlı bir gençlik, neticede biz ilkel olarak olduklarını düşünseler de ilk eğitim metodunun hiçbir zaman geçerliliğini kaybetmeyeceğini biz unutmamalıyız. Onun için mesela Kur’an-ı Kerim eğitimi verirken ne diyoruz? Direkt olarak dudaktan alınması lazım. Yani kişinin bir hocanın dibinde eğitim görmesi lazım. Bu belli bir yere kadardır. Yani ömrünün sonuna kadar, evet, kişi belki ortamı bulamayabilir ama temel ilmin, temel ilke ve prensiplerini edinebilmek için bizim de bir hocanın dizinin dibine gidip eğitim almamız gerekir. Bu, hangi yaştan olursa olsun, belli bir seviye kat ettikten sonra bunu biz internetten de devam ettirebiliriz. Sosyal medyadan da eğitimimizi devam ettirebiliriz. Kesinlikle biz internete, sosyal medyaya veya kitle iletişim araçlarına karşı değiliz. Bizim temel hassasiyetimiz şudur: Biz diyoruz ki, eğer sen bilmediğin bir okyanusa gidersen, yol almaya başlarsan, pusulan da yoksa, rehberin de yoksa, yolunu şaşırabilirsin, boğulabilirsin, gemiyi batırabilirsin. Onun için biz diyoruz ki, bugün dünyayı bir telefona sığdırdılar. Dolayısıyla bir köy kadar küçük oldu. Bu ortamda, evet, küçüktür ama girdiğin zaman okyanus gibi büyüktür. Kaybolabilirsin. Kaybolmadan yol alabilmek için mutlaka bir rehbere ihtiyacın vardır. Bir dinî danışman olur, bir büyük olur. Dijitalde diyelim ki kişi kimliğini nasıl inşa edebilir, bu sorunun cevabını bulabilecek insanları takip etmesi gerekir diye düşünüyorum.” dedi. (İLKHA)